18 Kasım 2014 Salı

Maddi ve Manevi Bir Bütünlüksün Sen

Kendinde olmadığın ve kendinde olmadığının dahi farkında olmadığın zamanlar olur bazen. Ekseriya sana pişmanlıklar yaşatan hatalar yaptığın zamanlardır onlar, sana manevi acılar veren büyük hatalar. Maddi dünyada yaptığın hatalar yüzünden manevi acılar çekmeye başladığında işte, kendine de gelmeye başlarsın tekrar. Seni içine döndürerek kendinle hesaplaşmaya sevk eder bu acılar. Bozulan dengeni yeniden tesise yönelik doğal bir uyarı mekanizması olarak ta görülebilir onlar. Eğer kaçmaz ve bu iç çağrıya kulak vererek dürüstçe yüzleşirsen kendinle, önce daha şiddetlense de acı, sonunda temizlenir onlara sebep olan iç yaraların. Böylece maneviyatının yeniden düzelmesiyle birlikte hayatın da tekrar yoluna girmeye başlar. İçerde ne yönde değişirsen dış dünyan da o yönde değişmeye başlar. Eğer yüzleşmekten ve dolayısı ile değişimden kaçarsan, o zaman benzer hataları yapmaktan ve aynı acıları tekrar tekrar çekmekten kurtulamazsın. Her aldığın nefes değişmek için bir fırsattır. Maneviyatını bozan iç yaralar tüm yüreğini kaplayıp kangren olmadan, onları gün ışığına çıkarmalısın ki iyileşsinler. Hepsi iyileşmek için yalnızca senin anlayışına muhtaçtırlar. Hayatında ki görünen sonuçları doğuran görünmeyen sebepleri gün ışığına çıkarmaktır kendini anlamak. Sebepte sensin sonuçta. Anlamaktan kaçarsan değişemezsin, yeni sonuçlara sebep olamayacağın için yeni yarınlara da gebe kalamazsın. Kimse değil, dışarıda ki bir Tanrı değil, sen, kendi ellerinle kendine kıymaya devam edersin. Tanrı senin içindedir. İçinden seni kendine çağıran o manevi sestir. Ama ekseriya kulak tıkar insan onun çağrısına. Halbuki iç dünya ve dış dünya, madde ve mana birbirini direk olarak etkiler. Birinin bozulması bozar öbürünü ve birinin düzelmesi ile düzelir öbürü de. Bir bütündür aslında, ayrı değildir birbirlerinden madde ve mana. Ve sen dahi, huzur veren denge haline doğru, halden hale ve şekilden şekle giren maddi ve manevi bir bütünlüksün aslında. Gel gelelim çoğu zaman türlü sebeplerle unutup manayı, yalnızca maddenin peşine düşer de dengeyi bozar insan hırsla. Kördür de çoğu zaman kendi gerçeğine sağırlığının yanı sıra. Maddeye tapar halde koşar durur bir ömür boyu o imkansız olanın, acısız hazzın peşinde. Kendine tapması da insanın maddeye tapmaktır aslında yine. Kimi zaman sende ki yalanı okşayarak baştan çıkarır hayat seni. Sen kendi sözde ihtişamından haz duyarsın ve beslersin içinde ki o haz veren yalanı. Halbuki ayan beyan ortadadır sürekliliğin maddenin tabiatına aykırılığı ve bu yüzden de maddenin dünyasına ait olduğu için hazzın da sürekli olamayacağı. Sonlu olana taptığı için insan, sonu gelip te haz tükendiğinde acıdır hissettiği duygu daima. Öyle ya, acı hazzın gölgesi değil midir aslında? Sonu yoktur haz yolunun, o bir yol değildir aslında. Hazların ve acıların peşi sıra dizilerek dişlerini oluşturduğu ve arzunun durmadan döndürdüğü bir çarktır o. Hiçbir yere varmaz. Oysa, sonu huzura varan dosdoğru yolda bir denge tutturarak erer insan ancak kurtuluşa. Hiçlikten geldik ve hiçliğe döneceğiz, bir rüyadan ibarettir korku ve umut arasında mekik dokunarak geçen arada ki bu zaman. Uyanmak kurtulmaktır. Uykudayken sonsuz okyanusta gelip geçmekte olan bir dalga, uyandığındaysa dalgalanan sonsuz bir okyanustur insan.

17 Kasım 2014
volkan tankut


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder