Wall Street’te hırslı bir borsacı düşünün. Evi
Manhattan’da. Bu adam her sabah evinden Wall Street’e giden en hızlı yolu takip
etmek isteyecektir çünkü borsada zaman demek para demektir. Hırslı bir
borsacının zaman kaybetmeye tahammülü olamaz. Fakat zaman borsayı etkileyen
değişkenlerden sadece biridir. Kazanca yol açan daha birçok değişken vardır. Ve
bunları lehe çevirmenin yolu o değişkenler hakkında bilgi sahibi olmaktır.
Bundan da daha iyi olanı değişkenleri kontrol edebilmektir. Kontrol edebiliyor olmak demek
şartları lehe çevirebilmek demektir. Daha çok bilgi daha çok kontrolü mümkün
kılar. Daha çok kontrol ise şartları kendi lehine daha çok değiştirebilmek
demektir. Bu da belli bir seviyeden sonra artık ihtiyaç duyulan bilgiyi kendi kendine üretebilmeyi mümkün
kılar. Ve bu da geleceği şekillendirmek ve dolayısı ile onu bilmek olacağı için borsada zamanı kontrol edebilmek anlamına gelir. Böylesi bir
güç, sahibini hakim kılar ve gücü elinde tuttuğu müddetçe de hükümranlığını
daim kılar. Böylesi güce sadece hırs arzu duyar. Ve hırs her zaman tahripkardır. Piramidal bir hiyerarşinin zirvesi olarak Wall Street tüm dünya borsa ve borsacılarının dolayısı ile bankerlerinin merkezidir. Wall Street'i tek bir şahıs gibi, bankerlerin Tanrı Kralı gibi düşünebilirsiniz. Gerçek bundan çokta farklı değildir aslında. Tüm kumanda neredeyse tek bir eldedir. Ve o elin sahibi özgürlüğe karşıdır. Eğer Wall Street kazanırsa, onun kazanacağı bir dünya da mutlak kontrol altına sokulmuş olan insanlar mutlak surette özgür iradeden yoksun bırakılmış robotlara dönüşecektir. Efendilerinin dirliğini daim kılmak için programlandıkları şekilde iş gören robotlara. Bu insan olan insanlığın sonudur.
Konuyu biraz açmak gerekirse; malum en büyük borsacılar bankerlerdir. Zaten
borsayı icat eden de onlardır. Tüm bankerler Wall Street’te ki birkaç büyük
bankere bağlıdır ve onlarda tek bir büyük banker ailesine bağlıdır. Tüm etkin çok
uluslu kurumlar, ki buna medya kuruluşları da dahil, varlıklarını devam
ettirebilmek için büyümek zorundadırlar. Bu sebeple durmadan yeni yatırımlar
yaparlar ve bunun için krediler kullanırlar. Bu krediler vasıtası ile hepsi
bu bankalar ağına bir şekilde borçludur. Bankalar onların hisse senetlerinden önemli paylara sahiptir. Bu da demektir ki bankalar ağı yani bankerler bu şirketler
üzerinde kontrol sahibidir. Politikacılar seçilmek ve iktidar olmak için
tanınmak ve bunun içinde kampanyalar düzenlemek zorundadırlar. Bu para
demektir. Onları bu kurumların hissedarları destekler. Bu da demektir ki
politikacılar vasıtası ile hükümetlerin dizginleri kurumların elinde ve
kurumların dizginleri de bankerlerin elindedir.
Bu muazzam güç sayesinde bankerler herhangi iki
ülke arasında savaş çıkarabilecek ve bu savaşın kaderini tayin edebilecek kadar
kontrole sahiptirler. Yani kurdukları oyunun kazananını ve kaybedenini
kendileri tayin ederler. Kaybeden ülkeye ait hisse senetlerinin hızla taban
yapacağı ve kazanan ülkeye ait hisse senetlerinin ise önce düşse bile zaman
içinde eski seviyesine doğru yükseleceği ise zaten ortadadır. Şimdi oturdukları
yerden bu savaştan nasıl menfaatler sağlayabileceklerini bir düşünün.
Buna bir örnek vereyim. Bu bankerler haliyle
para piyasaları üzerinde çok büyük etkiye sahiptirler çünkü buyrukları
altındaki medya vasıtası ile kolaylıkla spekülasyonlar yaratabilirler. Şimdi
Tanrıcılık oynayan bankerlerin A ve B
ülkesini savaşa tutuşturduklarını düşünün. Destekleri sayesinde A
ülkesinin kazanacağını bildikleri halde medyada falanca sebeplerden ötürü A’nın
bu savaşın mağlubu olacağına dair haberler yaptırdıklarını düşünün. Bu durumda
ne olur? İnsanlar A ülkesinin borsasından paralarını hızla çekmeye başlarlar.
Hisse senetleri yok fiyatına satılmaya başlanır. Bu satışların
gerçekleşebilmesi için onları birilerinin alıyor olması gerekir ancak o panikle
kimse bunları kimin ve ne amaçla almakta olduğunu düşünemez. Herkes, diğer
herkesin bir bildiği olduğunu düşünerek sürü psikolojisi ile satma ve kaçma
çılgınlığına düşer. Bu arada zaten savaş yüzünden doğal olarak düşmüş olan B
ülkesinin borsasından, kazanacağı umudu ile, düşük fiyattan hisse senedi almak
isteyen sözde uyanıklar da çıkabilir. Sonuçta işi baştan bilen bankerler B
ülkesinin borsasındaki kağıtlarını satarken A ülkesinin hisse senetlerini
bedavaya yakın fiyattan toplarlar. Sonra ne olur. Kaybedeceği beklenen A ülkesi
savaşı kazanır ve tüm hisse senetleri hızla yükselmeye başlar. B ülkesi
kaybeder ve borsası yere çakılır. Bankerler ise muazzam servetlerine muazzam servetler katmaya devam ederler. Küçük bankaların hissedarları daha büyük bankalar ve onların ki de daha büyük bankalardır ve en üstte hepsi bir merkeze bağlıdır. Bankerler ağına dahil olanlar iç hiyerarsilerine uygun olarak bu kazançtan paylarını alırlar. Kendilerine göbekten bağlı şirketlerin savaşı desteklemek için satacağı silah, mühimmat ve erzaklardan elde edecekleri kârlar ile sonra yıkılan ülkeleri yeniden imar ederken elde edecekleri kârlar da işin cabasıdır. Ayrıca bu
satışları gerçekleştirecek olan şirketlerin hisse senetlerinde meydana gelecek
artışları da baştan bildikleri için, oralardan da ayrıca bir daha kazanç elde ederler. Böylece
güçlerine güç katarak hakimiyetlerini pekiştirirler.
Bankerlerin egemenliklerini mutlak ve daim kılmalarının yolu dünya üzerinde
mutlak kontrole sahip olmaktır. İş buraya doğru çok büyük bir hızla ilerlemektedir. Mutlak kontrol demek halkların özgür
iradelerini tamamen yitirmeleri demektir. Programlandıkları gibi çalışan
robotlara dönüşmeleri demektir.
Kontrol mekanizması yalnızca ekonomik olarak değil başka mecralardanda bizleri esareti altına almaya devam etmektedir. Örneğin kameralar. Dikkat ederseniz bugün kameralar artık hayatımızın vazgeçilmez birer parçası olmuş durumdadır. Örneğin Google'ın sokak kameraları. Bunlar insanların büyük çoğunluğu tarafından oldukça faydalı bulunmaktadır. Yabancı ülkelerin şehirlerinin sokaklarını oturduğun yerden gezmeye yarayan uzaktaki gözler gibi. Yine uydular vasıtası ile uzaydan her yeri saç teli hassasiyetinde izlemek mümkün hale gelmiştir ve izlemeler yapılmaktadır. İş verenler ellerinden geldiği nisbette iş yerlerini tamamen kameralar vasıtası ile kontrol altına alma çabasındadır. Amaç çalışanlardan ve dolayısı ile üretilen çıktıdan maksimum verimi elde etmektir. Bugün nerdeyse tüm binalar ve sokaklar izleniyor. Polislerin gözleminde olan sokak kameraları ile şehirler kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Bunların hepsi toplamda mevcut düzeni korumak, işleyişini daha verimli hale getirmek ve devamlı kılmak içindir. İnsanların kendi küçük amaçları için bu kameraları sağa sola yerleştirmesi sistemin birinci dereceden işine gelmektedir. Efendilere hizmet eden bu sistemin bir şeytani başarısı da insanları kendiliğinden birbirlerini kontrol eder hale getirmesidir. Para dolayısı ile kâr yeni dünyanın Tanrı'sı haline getirilmiş olduğu için bu kameralar vasıtası ile herkes kârının peşine düşmüştür. İnsanlar kendilerinden para ve kaytarma yolu ile zaman çalınmamasını teminat altına almaya çalışmaktadır. Zaten yeni dünyada para zaman ve zaman da para demektir. Para artık ruhun yerini alarak yaşam kaynağı haline gelmiştir. Ve bu paranın efendileri olan bankerler kendi kurgulamış oldukları "kısmi yedek veya kısmi ihtiyat ayrılması" dedikleri yerleşik para sistemi içinde borç karşılığı parayı basanlardır. FED, Fractional Reserve Banking System ve Interest konularını detaylı araştırmanızı öneririm. FED'in Amerikan Merkez Bankası değil Amerikan Devletine devlet tahvili karşılığı faizle havadan borç veren bankerlere ait özel bir banka olduğunu anlamakla başlamış olacaksınız işe. Böylece harcanan her kuruş onlardan alınmış ve faizi ile geri ödenmesi gereken borçtur. Kurdukları bu para sistemi vasıtası ile herkes onlara borçludur ve bu borç vasıtası ile dünyanın idaresini ellerinde tutarlar. Kameralardan yine paraya geldik çünkü hepsi kontrolün araçları olarak birbiri ile ilintili konular.
Bir diğer araçta; üretilen her bilgi, her konu ve herkes hakkında istihbarat elde etmektir. Bugünlerde insanlar nerdeyse tüm özel yaşamlarını Facebook tarzı sosyal medya ortamlarında gönüllü olarak paylaşmaktadırlar. Böylece zihin yapıları ve tüketim alışkanlıkları hakkında birçok bilgiyi de farkında olmadan sistemle paylaşmaktadırlar. Bu sayede onları tüketim çılgını halinde tutmaya devam edecek türlü yeni ürün tasarlayıp üreterek piyasa sürmek mümkün olmaktadır. Bunun yanısıra insanlar ürettikleri her türlü bilgiyi, kendi şahsi bilgilerini, resim, müzik, video kayıtlarını, ticari bilgilerini, dijital olarak arşivlenebilecek her türlü bilgilerini yeni bir teknoloji olarak sunulan ve "bulut" adı verilen dünya üzerinde ki fiziksel yerini bilmedikleri serverlarda saklama eğilimine girmişlerdir. Bu sayede bozulma, kaybolma, çalınma veya zarara uğrama riski taşıyan hard diskler, hafıza kartları veya serverlar bulundurma ihtiyacından kurtulduklarını düşünmektedirler. Halbuki "bulut"lara yüklenen tüm bilgiler bu serverların yöneticileri tarafından tamamen ulaşılabilir hale gelmektedir. Ve bu yöneticilerin bağımsız olduklarını düşünmek te herhalde bu Dünya'da saflık olur. Bunlar da her iş adamı gibi dolaylı ve dolaysız yollardan sistemin efendilerine bağlıdırlar.
Bu karanlık güç dünyayı saat gibi işleyen bir makinaya dönüştürme gayretindedir. Kendileri için dirlik üreten ve kendi egemenliklerini mutlak ve daim kılacak olan bir makinaya.
Onlar insanlığın geri kalanına karşı gizli bir savaş vermektedirler. Eğer bizler bir an önce bunun farkına vararak uyanmaz ve karşı tedbirler alamayarak bu savaşı kaybedersek bizi ve üzerindeki tüm canlılarla birlikte Dünya'yı nasıl bir sonun veya geleceğin beklediğini düşünmek dahi görenler için dayanılmaz bir işkencedir.
Kontrol mekanizması yalnızca ekonomik olarak değil başka mecralardanda bizleri esareti altına almaya devam etmektedir. Örneğin kameralar. Dikkat ederseniz bugün kameralar artık hayatımızın vazgeçilmez birer parçası olmuş durumdadır. Örneğin Google'ın sokak kameraları. Bunlar insanların büyük çoğunluğu tarafından oldukça faydalı bulunmaktadır. Yabancı ülkelerin şehirlerinin sokaklarını oturduğun yerden gezmeye yarayan uzaktaki gözler gibi. Yine uydular vasıtası ile uzaydan her yeri saç teli hassasiyetinde izlemek mümkün hale gelmiştir ve izlemeler yapılmaktadır. İş verenler ellerinden geldiği nisbette iş yerlerini tamamen kameralar vasıtası ile kontrol altına alma çabasındadır. Amaç çalışanlardan ve dolayısı ile üretilen çıktıdan maksimum verimi elde etmektir. Bugün nerdeyse tüm binalar ve sokaklar izleniyor. Polislerin gözleminde olan sokak kameraları ile şehirler kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Bunların hepsi toplamda mevcut düzeni korumak, işleyişini daha verimli hale getirmek ve devamlı kılmak içindir. İnsanların kendi küçük amaçları için bu kameraları sağa sola yerleştirmesi sistemin birinci dereceden işine gelmektedir. Efendilere hizmet eden bu sistemin bir şeytani başarısı da insanları kendiliğinden birbirlerini kontrol eder hale getirmesidir. Para dolayısı ile kâr yeni dünyanın Tanrı'sı haline getirilmiş olduğu için bu kameralar vasıtası ile herkes kârının peşine düşmüştür. İnsanlar kendilerinden para ve kaytarma yolu ile zaman çalınmamasını teminat altına almaya çalışmaktadır. Zaten yeni dünyada para zaman ve zaman da para demektir. Para artık ruhun yerini alarak yaşam kaynağı haline gelmiştir. Ve bu paranın efendileri olan bankerler kendi kurgulamış oldukları "kısmi yedek veya kısmi ihtiyat ayrılması" dedikleri yerleşik para sistemi içinde borç karşılığı parayı basanlardır. FED, Fractional Reserve Banking System ve Interest konularını detaylı araştırmanızı öneririm. FED'in Amerikan Merkez Bankası değil Amerikan Devletine devlet tahvili karşılığı faizle havadan borç veren bankerlere ait özel bir banka olduğunu anlamakla başlamış olacaksınız işe. Böylece harcanan her kuruş onlardan alınmış ve faizi ile geri ödenmesi gereken borçtur. Kurdukları bu para sistemi vasıtası ile herkes onlara borçludur ve bu borç vasıtası ile dünyanın idaresini ellerinde tutarlar. Kameralardan yine paraya geldik çünkü hepsi kontrolün araçları olarak birbiri ile ilintili konular.
Bir diğer araçta; üretilen her bilgi, her konu ve herkes hakkında istihbarat elde etmektir. Bugünlerde insanlar nerdeyse tüm özel yaşamlarını Facebook tarzı sosyal medya ortamlarında gönüllü olarak paylaşmaktadırlar. Böylece zihin yapıları ve tüketim alışkanlıkları hakkında birçok bilgiyi de farkında olmadan sistemle paylaşmaktadırlar. Bu sayede onları tüketim çılgını halinde tutmaya devam edecek türlü yeni ürün tasarlayıp üreterek piyasa sürmek mümkün olmaktadır. Bunun yanısıra insanlar ürettikleri her türlü bilgiyi, kendi şahsi bilgilerini, resim, müzik, video kayıtlarını, ticari bilgilerini, dijital olarak arşivlenebilecek her türlü bilgilerini yeni bir teknoloji olarak sunulan ve "bulut" adı verilen dünya üzerinde ki fiziksel yerini bilmedikleri serverlarda saklama eğilimine girmişlerdir. Bu sayede bozulma, kaybolma, çalınma veya zarara uğrama riski taşıyan hard diskler, hafıza kartları veya serverlar bulundurma ihtiyacından kurtulduklarını düşünmektedirler. Halbuki "bulut"lara yüklenen tüm bilgiler bu serverların yöneticileri tarafından tamamen ulaşılabilir hale gelmektedir. Ve bu yöneticilerin bağımsız olduklarını düşünmek te herhalde bu Dünya'da saflık olur. Bunlar da her iş adamı gibi dolaylı ve dolaysız yollardan sistemin efendilerine bağlıdırlar.
Bu karanlık güç dünyayı saat gibi işleyen bir makinaya dönüştürme gayretindedir. Kendileri için dirlik üreten ve kendi egemenliklerini mutlak ve daim kılacak olan bir makinaya.
Onlar insanlığın geri kalanına karşı gizli bir savaş vermektedirler. Eğer bizler bir an önce bunun farkına vararak uyanmaz ve karşı tedbirler alamayarak bu savaşı kaybedersek bizi ve üzerindeki tüm canlılarla birlikte Dünya'yı nasıl bir sonun veya geleceğin beklediğini düşünmek dahi görenler için dayanılmaz bir işkencedir.
12 Kasım 2014
volkan tankut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder