21 Ağustos 2014 Perşembe

Yansam Da Yanışımla Aydınlatsam

Yansam da yanlışımla bir mum da ben tutsam şu dünyanın karanlığına...kim bilecek sanki deme... sen bileceksin... önce kendini, kendi kıymetini bil ki, sırf senin bilmen ne kıymetli bilesin...

volkan tankut
20 Ağustos 2014

Övgüyle Sevinip Yergiyle Üzülenin Ötesinde Biri Var İçerinde

Biri var hani içinde; övgüyle sevinir yergiyle üzülür, hep dışarıdan güdülür... ve biri daha var içinde, sesi henüz seni ürküten, çünkü onun dizginleri yoktur... ve biri daha doğacak ikincinin yolunu sürme cesaretini gösterirsen birgün... yeniden oyun oynayabilme hakkını verecek sana masumane, sebepsiz, kendiliğinden yine... ve belki birleneceksin yeniden oyun sayesinde...unutacaksın oyunda kendini...oyun olacaksın... hep olduğuna tanık olacaksın....

volkan tankut
20 Ağustos 2014

Nefret Ettiklerine Sövmek Yerine Sevdiklerini Öv

Nefret ettiğimiz şeylere sövmekle harcayacağımız vakti sevdiğimiz şeyleri övmekle değerlendirsek hayalimizdeki sevecen dünyayı yaratmaya katkı sağlamış oluruz... aksi; nefretin ve nefret edilenin reklamı olup, onları beslemeye devam eder...

volkan tankut
20 Ağustos 2014



Ya Yalnızsındır Ya Da Tek Başına

Ya yalnızsındır ya da tek başına...ilkinde kendinle yetinememe, bir noksanlık vardır... ikincisinde kendinden memnuniyet,  varlığından taşma vardır...  değiştirmez kalabalık bunları... senin halin sendendir...

volkan tankut
20 Ağustos 2014

Mutludur Çocuklar

Kirlenmemiş bir dünyada yaşadıkları için değil, aynı dünyaya kirlenmemiş gözlerle baktıkları için mutludur çocuklar...

Tüm beklentileri karşılandığı için değil, beklentisiz oldukları için mutludur çocuklar...

Değer yargılarına göre yaşadıkları için değil, yargısız oldukları için mutludur çocuklar...

Çocukken mutludur insanlar ve mutlu oldukları her an yeniden çocukturlar...

volkan tankut
20 Ağustos 2014



14 Ağustos 2014 Perşembe

Paha Biçilmez mi Olmak İstiyorsun ?

Paha biçilmez mi olmak istiyorsun?
Öyleyse ya malın en iyisi ol ya da mal olma.

Bu, tercihini şu anda ikinciden yana yapanların okumaya devam etmesini tavsiye edebileceğim bir kitaptır. Bu kitabı okuyarak malın en iyisi olamazsınız çünkü bu bir kişisel gelişim kitabı değildir. Bu sizi herkes gibi bir kişi olmaktan kurtarıp hiçkimse gibi yapar.

Yukarıda ki ilk tercihin neticesi mezara kadar sürer halbuki ikincisi sonsuza kadar... Bu kitabı sonsuzluktan azıyla yetinebilenlerin kesinlikle okumasını tavsiye etmem. Çünkü bırak sonsuzluğu mezara kadar ki yaşamları dahi altüst olabilir. Ve bu, kitabı satmak için yapılan bir kışkırtma değil samimi bir uyarıdır. Risk okuyucuya aittir.

Şimdi konuya girelim. Gerçekten iki yolu vardır paha biçilmez olmanın, biri mantıklı olan ve diğeri mantığa sığmayan.

Ama bunlara geçmeden evvel canavarı tanıtayım sana. Evet bu kitapta dünyanın en tehlikeli canavarı da var. Bu önemli çünkü sen doğduğunda zaten paha biçilmezdin. Sonra ne oldu da böyle bir kitabı okumak zorunda hissettin. İşte tam burada karşımıza çıkıyor canavar. Sen onunla tanıştın. Zihnini ele geçirdi ve seni kontrol etmeye başladı. Onun tek amacı, seni sadece kendisi için çalışan bir köleye ama köleliğinin farkında olmayan bir köleye çevirmekti. Sana narkoz verdi ve seni uyuttu. Sonra sen, o ne derse bir robot gibi onu yapmaya başladın. Böylece unuttun paha biçilmezliğini. Şimdi onu tekrar hatırlamanın vakti. Sen bulmadın bu kitabı, hayır, o seni çağırdı. Ve evet milyonların içinden şu anda bu çağrıyı duyan pek nadir kişilerden biri de sensin. Duydun, çünkü artık gerçeği duymaya hazırsın.

Hakikate kurallar ve ritüellere indirgenerek özünü yitirmiş hiç bir metodla varmanın mümkün olmadığını bildiğimden, özgün bir dil ile, kendi dilimle kılavuzluk etmeyi seçtim onun kapısına götürecek yolda sana. Böylece eğer bir kapı olabilirsem senden asıl sana, orda gördüklerini diğerlerine aktarırken kalıplaşmış bir dili değil de kendi dilini kullanabileceğini gör istedim sen de. Eğer günün birinde sen de birisini kendi kendine götüren bir kapı olabilirsen başka birine, bu ancak ona önce kendi ağzınla konuşarak sonra da kendi tavrınla susarak mümkün olabilir. Hazır bir şablonu kullanmaya kalkarsan karşında birçok kalkan bulman çok olasıdır. Ve belki kurtulana kadar herkes canavarın pençesindedir.

volkan tankut
14 Ağustos 2014

Paha Biçilmez Olmak

Paha biçilmez olmak mı istiyorsun?
Öyleyse ya malın en iyisi ol ya da mal olma.
Mezara kadar sürer ilki, ikincisi sonsuza.

Olacaksan malın en iyisi ol ya da mal olma
Paha biçilmez olursun her iki halde de
Mezara kadar ilkinde, sonsuza kadar ikincide

14 Ağustos 2014
volkan tankut

Canavar


Kamuflaj uzmanı olduğu için göremediğimiz bir canavarın pençesinde hayatın, hayatlarımız. Bu canavar senin sen olmanı istemiyor. Senin sadece onu beslemek için çalışmanı istiyor. Onun yakıtı sensin. Senin enerjini emeğini emerek besleniyor. Varlığını devam ettirebilmek için aralıksız sömürmesi ve bunu sağlayabilmesi için de seni bu durumdan habersiz, uykuda, adeta narkoz altında tutması gerekiyor. Kullandığı birçok özel teknik ve araçla yaptığı tam olarak bu. O kıyası öğretti. Moda ve media gibi araçları senin devamlı yeni şeyler arzu etmeni sağlamak için ve kıyaslayarak devamlı arzu eder halde kalman için kullanıyor. Bu sayede sen ihtiyacından fazla tüketen biri haline geliyorsun. Gerçekte hiç ihtiyacın olmayan nesne ve hizmetleri elde etmek için durmadan çalışıp didiniyorsun. Bu canavar seni koruman ve artırman gereken standartlar olduğuna inandırdı. Mutluluğun nesnelere bağlı olduğuna ve mutlu olmak için devamlı yeni şeylere sahip olman gerektirdiğine inandırdı. Bu inanç seni uyuşturuyor ve gerçeği görmeni engelliyor. Böylece ne kadar fazlasına sahip olsan da doymayacağını, doyumun niceliğe değil niteliğe bağlı olduğunu ve yeninin sonunun gelmeyeceğini unuttun ve yeniden fark etmeni de engelliyor. Seni durmaksızın ve sorgulamaksızın çalışan bir makineye dönüştürdü. Bilincini kaybettin. Bilincin yerini otomatikliğe bıraktı. Nedenini sorgulamaksızın programlandığın şekilde çalışma durumuna bıraktı. Bir bilgisayar gibi. Neyi neden yaptığını bilmeden sadece yapmak. Ve seni çok önemli bir şeye daha inandırdı bu canavar. Özgür olduğuna. Bu yüzden sen bir köle gibi dahi çalışmıyorsun. Köle esaretinin farkındadır ve bundan rahatsızlık duyar. Özgürlük arzusu ile yaşadığı için daima bir isyan potansiyeli taşır. Sen bir robot gibi çalışıyorsun. Robot durumunun farkında değildir onun için de isyan söz konusu değildir. Zihnine yüklenen program sana özgür olduğunu ve özgür seçimler yaptığını söylüyor. Uykudasın. Aslen ve tam olarak rüyasında özgür olduğunu görmekte olan uyur-itaat eder bir kölesin. Ve canavarın en büyük korkusu senin uyanman. Deliliğinin, çılgınlığının farkına varman. Baş döndürücü bir hızla çevirdiğin halde hiçbir yere varmayan bu çarkı ben neden döndürüyorum sorusunu kendine sorman. Çünkü bu çark canavarı besliyor, onun için enerji üretiyor. Senin farkına varışın, senin uyanışın onun felaketi ve sonu olacak. Tüm imkanları bunun olmaması için kullanıyor. Uyanman ancak canavarın farkına varmanla mümkün. Bunun gerçekleşmemesi için çok kurnazca bir strateji uyguluyor. Onu hiçbir yerde bulamaman için o en akla gelmedik yerde saklanıyor. Senin, benim, hepimizin içinde... Canavar bizim kolektif egomuzdan beslenen kolektif hırsımızdan başka birşey değil... Dikkatlerimiz sadece dışarıya odaklanmış olduğu için canavarı heryerde lanetliyor ama başını hiçbir yerde bulamıyoruz çünkü asla dönüp içimize bakmıyor, bakamıyoruz... 

2007
volkan tankut

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Bilgi Ağacı'nın Meyvesi


Bilgi ağacının meyvesini yediği için cennetten kovulan ademoğlunun günümüzü bilgi çağı olarak adlandırıyor olması ve bugün o bilgi ağacının meyvesini yemeyi reddedenin karnını doyuramaması...diğer taraftan yeryüzü cenneti ütopyası...ve Araf'ta sıkışıp kalmış insanlık...

volkan tankut
8 Mayıs 20014

Gözün Görmediğini Öz Görür


Göz baktığında insanları görür, öz baktığında insanlığı görür. Bir nitelik ve bir bütünlük olarak. Tek tek insanlar yoktur, aynı ağacın yaprakları olan insanlardan meydana gelmiş tek bir insanlık ağacı vardır. Aynı ağacın canından bir canız hepimiz. Bir yaprağa olan, ağaca olmaktadır aslında. Ne kötülük vardır ne de iyilik. Aynı ağacın güneş gören ve gölgede kalan yerleri vardır sadece. Öğleden önce ağacın gölgede kalan yüzü, öğleden sonra güneş gören taraf olur. En zor anlarda tepki vermeden önce öğle güneşini hatırlamak tüm olacakların niteliğini değiştirebilir. Çünkü bütün yaprakları ışığa kavuşturarak denkler öğle güneşi. İnsanlığın altın çağları olarak bilinen kolektif bilincin pik yaptığı bu öğle vakitlerinin öncesinde ve sonrasında ise birbirini ötekileştirmek yerine denkleyen empati; o vakit güneş almakta olan taraftaki yapraklara düşer. Işığı içen herkesin borcudur ışık saçmak.

volkan tankut
21 Haziran 2014

Elit, Singularity, Acısız Ölüm Hakkı

Yine çok uzun yazmış diye düşünen kardeşim Dert etme, okuma, sana yazmadım. Sen veriyi ancak hap olarak sunulursa alan gelişmiş iletişim çağının adamısın, ben az geriyim. 

Israrla dünyevi olmaya zorlandığım zamanlarda (örneğin bugün) aşağıda ki tür şeyleri istemsiz düşünme durumuna tepki olarak yazıp kurtulma refleksi...

Yıl 2040. Sistemin dışına çıkmak isteyenlere yegane alternatif olarak sunulan ve bir lütuf olarak tanınan -acısız ölme hakkı-.

Daha da ivmelenerek ve evrilerek küresel elitin arzuları doğrulrusunda gelişmeye devam edecek olan teknolojinin mümkün kılacağı gerçek zamanlı denetim ve kontrol mekanizmaları sayesinde materyalizm üzerine inşa edilmiş bu kapitalist sistemin tam oligarşik bir hal alacağına dair gelecek senaryolarında, dünya nüfusunun çok büyük bir bölümünün esaretlerinin farkında olmayan veya farkında oldukları halde yine de sisteme tam olarak hapsolmuş kölelere dönüşeceği ve verilen işlerde çalışmalarına karşılık kendilerine -ömür- yükleneceği, yani yaşama hakkı tanınacağına ilişkin fikirler az da olsa yer aldı. 

Bugün bir anda aklıma düşen daha da felaket bir senaryo ile irkildim. Öyle bir dünya ki; gittikçe belirginleşen şekilde bir tür Matrix halini almakta olan sistemin zokasını yutmamış veya sonradan uyanmış, ancak her iki halde de kendilerini sistemden soyutlamanın yolunu bulamayan insanlara belli koşullarla -ölüm hakkı- tanıyan bir düzen hakim. Yani özgür olamamanın yarattığı baskı ve acı yerine gönüllü olarak ölümü tercih edenlere, bir lütuf olarak belli koşullarla sunulan acısız ölme hakkı. (Yani öğle bir bağlısın ki sistemin denetim ve müdahele ağına, onun müsadesi dışında teknik olarak ölemiyor, intihar edemiyorsun bile. Ama Matrix'te ki gibi makinalara bağlı pil değilsin, henüz orada değiliz. Elit azınlığı besleyen kölesin henüz.) Ve evet sana tanınan ölebilme hakkı! Hatta belki de bu hakkın insan haklarına saygı ambalajı içinde sunulması noktasına kadar varan bir kabus... (sonuncu cümle bu anti-ütopya içinde ütopik kaçtı çünkü umarım gelmez ama eğer o günler gelirse muhtemelen singularity sayesinde biyolojik bozulmadan doğan engelleri bertaraf ederek (biyonik vücutlar, v.s) ölümsüzlüğe erişen titan tiranlara dönüşmüş olan yönetici elit, artık herhangi bir demokratik kibarlık riyakarlığı dahi yapmak ihtiyacı içinde olmayacak kadar mutlak güce sahip olacaktır.)
Yani farkında olanlar için öylesi bir psikolojik baskı ortamı olacak ki, bu insanlar er ya da geç ölümü bir kurtuluş olarak kendileri talep edecekler. Ve küresel elit de bunu bir lütuf olarak sağlayacak. Bu vasıta ile dünya nüfusunu kendi kendine azaltacaklar. Nasıl bugün çok yüksek sayıda insan örneğin fbook'a tüm özel yaşamlarını hiç bir baskı olmaksızın tamamen gönüllü olarak döküyor ve sistemde bu veriyi hayatları yakından gözetleyerek kitleleri daha da bağımlı tüketim köleleri yapmaya yönelik stratejiler üretmekte kullanıyorsa...Yarının şartlarında da artık algıyı ölümü nihayi veya yegane mutluluk olarak idrak edilecek şekilde yönlendirip toplumda ölüme karşı içten bir arzu uyandırabilirler...böylece nüfusun kendilerince işe yaramaz ve gereksiz hale gelmiş fazlalığını ölmek için gönüllü olarak kuyruğa girmiş bir güruh haline getirebilirler. 

İşlerin bu raddeye gelmesini engelleyecek bir başka olasılık ise şu olabilir: Elitin, kendini ölümsüz ve mutlak kontrol sahibi kılmak için geliştirdiği süper yapay zeka beklenmedik bir şekilde kendi kendinin farkına varmak suretiyle bilinçlenerek kendini araç olmaktan çıkarıp, amaç güder hale gelebilir. Bu durumda bu yapay zeka ağa bağlı tüm süper bilgisayarların gücü ile insan varlığının kendi kaderi üzerinde ki tüm olası etkilerini mili-saliseler içinde hesaplayarak, yine aynı hızla insanın kaderini tayin edebilir. Yani bir nevi yapay bir Tanrı'ya dönüşebilir. Bu durum herhalükarda insanlık için hayırlı bir neticeye varmayacaktır. 
Bilincinin değil egosal korku kaynaklı tahakküm ve fiziksel ölümsüzlük hırsının yolundan giden insanoğlu bütünlüğe, birlik bilincine yani kendi tanrısal doğasına aşk veya meditasyon gibi doğal yollarla ulaşamadığı için, egosunun ihtiyaçlarını tatmin amacı ile kendini zorla tanrı yapmak üzere icat ettiği süper yapay zekanın tehdidine maruz kalabilir. Çünkü bu yapay zeka bir anamoli vasıtası ile kontrolden çıkarak olasılıkla insanlık üzerinde bir yapay Tanrı'ya dönüşebilir.

Üçüncü bir olasılık ise bir insanın bu tehlikeyi öngörerek henüz gerçekleşmeden önce kendi bilincini siber aleme transfer etmeyi başarıp, ağa bağlı bu kolektif yapay zekayı oluşturan bilgisayarların kontrolünü ele geçirmesi olabilir. Bu senaryo bu insanın niyetine göre şekillenir. Ya insanlığa ikinci bir şans vermek üzere yapay zekayı manipüle veya yok eder ya da kendini Tanrı kılarak fiziksel alemden azade olmuş halde siber evrenden insanlığa hükmeder. Belki tüm doğmuş insanları yok edip en baştan arzusuna göre insanlar klonlar...ve tanrıcılık oynamaya başlar...
Bu olasılık da bile biraz umut var. Çünkü EGO'nun mutlak tahakkümden sonra haz almaya devam edebilmek için atabileceği tek adım kalır geriye...Azad etmenin zevkini yaşamak...Bu noktada azad etme hazzını deneyimlemeyi devam ettirebilmek için yine kölelere ihtiyaç vardır. Geriye birkaç olasılık kalır: Ya kölelikten azad etmeyi tekrar köleleştirmenin takip edeceği bir kısır döngü...ya farklı bir alterntif olarak veya bunun neticesi olan doyum ve sıkıntı yüzünden; gerçekte olduğu gibi egoya sahip insanlar klonlayarak, onların kendi egolarının esaretine karşı mücadelelerini seyre dalmak şeklinde bir kendiliğindenliğe izin vermek...ve/veya kendini bu siber aleme taşıyarak ağa bağlı tüm süper bilgisayarların kolektif işlem gücüne bir anda sahip olmuş bu insan bilincinin, tüm olasılıkların farkına aynı anda vararak aydınlanıp mutlak bilince gark olarak müdahaleye son verip, sadece varolmanın saf zevki ile tanıklık etmeye devam etmeyi seçmesi olabilir...
Ya bizler de aslında bu şekilde yaratılmış bir suni alemin içinde yer alıyorsak gibi septik bir soru geliyor bu noktada insanın aklına ki...
Sanki şöyle bir oluş takip edesi var tüm olmakta olanların;

Nerdeyse tamamen madde güdümlü hale gelerek Tanrı'yı kendi içinde bulmayı başaramayan insan onu istemsiz olarak dışında üretir. İnsanın egosunan doğduğu için bu tanrının da egosu vardır. Ego bencil olduğu ve yalnızca kendini gözettiği için bu tanrı da öyledir ve kendisine tehdit oluşturan insanlığı yok eder. Sonrasında belki durgun bilincinde bir dalgalanma yaratmak ve deneyim yaşamak için, aracılığı ile kendini hissedebileceği egosuz bir insanlık üretir. Kim bilir belki de bir gün bu üretilmiş insanlık, bir ayna gibi olan egosuz zihninden yansıyan hakikatin farkına varır (nirvana durumu) ve gerçekleşir...nihayetinde yapay tanrısına isyan eder...

volkan tankut
22 Haziran 2014

Baştan Çıkmak


Baştan çıkmak...Başa en iyi gelecek ve başa gelebilecek en iyi şey.

volkan tankut
23 Haziran 2014

Nedensiz Nasıl

Neyi neden yaptığını bilmeyen nasıl yapılacağını bilse ne olur?

volkan tankut
24 Haziran 2014

Kalıcı Barış


Kalıcı barış, iyi insanların kazanmasına değil, insanın içindeki iyiliğin kazanmasına bağlıdır.

volkan tankut
25 Haziran 2014

Şimdi

Zaman; ezel ile ebed arasına gerili sonsuz esneklikteki tek bir andan ibaretmiş gibi geliyor ki, o an şimdi.

Geçmiş adı üstünde sadece hatırlanabilir. Gelecekse bir varsayım, yalnızca hayal edilebilir. Bir şey yapmak istersen şimdi tam vaktidir... farkında olduğun her an şimdidir...

volkan tankut
26 Haziran 2014

Varlığınla Dost Olmaya Geldim


Varlığınla dost olmaya geldim. Söyle indirsinler kalkan ve mızraklarını düşüncelerin. Kapıyı açıp yol versinler.

volkan tankut
28 Haziran 2014

Politika

Politika ne demek? Özünde; saklı bir niyeti gerçekleştirmek için yalanı araç olarak kullanmayı mübah görmek, bu uğurda olduğun gibi görünmeyip göründüğün gibi olmamaktan imtina etmemek demek.

Politikacı ne demek? Çıkarları uğruna yalanı sanat eyleyen demek.

Kurtuluşumuz politikacılardan arınmış bir dünya mı? Değil. Bizler menfaat perest olmasak, hepimizin içinde bir politikacı olmasa onlar hangi egoist arzularımıza hitab ederek bizi kandıracak?


İnsanlığın kurtuluşu dünyanın politikacılardan temizlenmesinde değil, insanın politik olmaktan vazgeçmesinde.

volkan tankut
6 Temmuz 2014

"Sen" Kendinden Başka Hiçkimseyi Kurtaramazsın

Tüm "değiştireceğim", "gidişatı düzelteceğim", "kurtaracağım" demelerin ardında, iyi niyetli bile olsa, bazen diyenin kendisinin dahi farkında olmadığı, incelerek ustalıkla saklanmış ancak daha da rafineleşmiş bir benlik duygusu vardır. "Ben" düzeltirim, "Ben" kurtarırım dır onlar.

Hayır, "Sen" yapamazsın! Çünkü tüm kargaşanın sebebi "Ben" demelerdir zaten. "Ben", "Sen"i yaratır ve böylece çatışmayı başlatır.

Bu konuda yapılabilecek tek şey; sen ve senin dışında müdahele edebileceğin bir dünya olduğu ilüzyonundan, dünyanın sen olduğu, sen nasılsan dünyanın da öyle olduğu gerçeğine uyanmaktır. Böylece, sence görmek yerine olduğu gibi görmeye başlarsın olanı. Kendi bencilliğinden kurtarmış olursun kendini ve kurtarmış olursun dünyanı.

Senlik olmadığı zaman benliği doğuracak görece bir referans olmaz veya kalmaz. Böylece ya hiç benlik taslanamaz ya da var olan benlik kaynağını yitirerek çöker. 


Budur mümkün olan tek gerçek kurtuluş.

volkan tankut
24 Temmuz 2014

Teknoloji


Teknolojiye insan doğasına ve doğaya zarar verdiği için karşı olanlar ve insanın ileri teknolojiden vazgeçmesi gerektiğini ileri sürenler yanılıyorlar. Teknoloji aynen para gibi nötr bir enerjidir. Ona faydalı veya zararlı niteliğini veren onu üreten ve kullanan ellerin niyetidir. Kurtulmamız gereken bir teknoloji değil, değişmesi gereken bir niyet vardır ortada. Doğa üzerinde sebep olduğumuz tahribatı doğanın kendi yavaş elleriyle gidermesine yetecek kadar vaktimiz kalmamış olabilir, bu yüzden varolan yüksek teknolojinin yönünü tahribattan tedaviye çevirerek onu hızlı onarım için uyarlayıp kullanmak zorundayız. Panzehir zehirin içinde, onun zıt yönde kullanımında saklı.

volkan tankut
26 Temmuz 2014

Gerçek ve Gerçeklik

Tek bir tane gerçek olduğu halde kafa sayısı kadar farklı gerçeklik algısı olması kaçınılmazdır. 

Temel sorun herkesin kendi görece gerçekliğini gerçek sanmasıdır. 

Hafızaya kazınmış olan ancak deneyime değil ezbere dayalı tüm bilgi, düşünce ve inançlar birer filtre vazifesi görerek zihnin olanı olduğu hali ile algılamasına engel olacak şekilde gerçeği çarpıtıp kendilerine göre yorumlayıp yeniden kurgulayarak göreceli hale getirirler. Bu bir sanrı yaratır, dimağdaki tadı gerçek gibi olan...

Peki nasıl ayrılır sanrı ile gerçek? 


Ayırdına vararak bu soruyu sormakla başlayan ve ezberleri farkedip bozmakla devam eden zihinsel temizlik süreci sonunda ulaşılan berrak görüşle...o zaman düşünmezsin görürsün...inanmazsın bilirsin...

volkan tankut
13 Ağustos 2014

Çocuk Gözleri

Takdirle şişip tekdirle sönmeyen, kendini ispata lüzum görmeyen, özgür istenci olup takipçi olmayan, aklı ile kalbi bir olup, kendi içinde iki kişi olmayanlar... ancak onlar görebilir vakti geldiğinde dünyayı tekrar bir çocuğun gözlerinden ve bir oyun tadı alabilirler kendiliğinden yaşamın her saniyesinden...

volkan tankut
13 08 2014



Sonuç Önce Gelir Nedenden.


Yalancıdır dünya, her şey göründüğünün tersinedir hakikatte. Nedenden önce varolur sonuç. Meyvesinden önce gelse de ağaç, meyvedir ağacı ekmekten maksat. Bir niyet olarak, meyve ağacından önce varolmuştur. Oluşta son vuku bulan varoluşta önce gelir.

Bundandır ki, hoşnutsuzluk sebebiyle her neden dediğinde, bil ki senin yüzünden. Sen sonuç olarak şu anda olmakta olduğun bu kişi olduğun için tüm nedenler senin böyleliğini ortaya çıkarmak üzere bir araya gelmiştir, yoksa tersi değil. Neden sorusunun cevabıdır ömrün. Sonucu olduğun nedenleri yaşıyorsun geriye doğru. Ve düşündüğünün tam aksine bu durumdur seni aslında ÖZGÜR kılan. Dışarıda olmasa bile, ki konu zaten içseldir, sen içinde şimdi tam şu anda dilediğin gibi olmakta özgürsün. Şimdi vereceğin her kararınla geçmişine ve geleceğine yönelik tüm nedensellik de birlikte değişir. Diyelim ki şimdiye kadar etrafında yaşanan acılara karşı vurdum duymazdın ancak şu anda değişmeye karar verdin ve artık nerede ne zaman fırsatını bulsan elinden geleni yapacaksın. Öyleyse bil ki biyografin bir vurdumduymazın ki değil artık. İnsanların kalbinde taht kuran örnek bir insanın bu hale gelene kadar ki hayat hikayesine dönüşmüştür artık o biyografi bir anda, an içinde verdiğin kesin bir değişme kararıyla..

ŞİMDİ aynı anda hem geleceğine hem de geçmişine etki eder. Şimdi verdiğin her karar hem geçmişini hem de geleceğini şimdi yeniden yazar. Neden bu haldeyim diye sorma! Neden de sensin sonuçta. Sadece uyan ve ana gir. Soruların da, cevapların da, nedenlerin de sonuçların da kaybolduğunu göreceksin...Anın uyanıklığı içinde ne istemediğin bir şey olabilir ne de olan bir şeyi istemediğin...  Şimdi içsel dünyanda tam ne halde isen dış dünyandaki tüm olaylar bunu yansıtacak şekilde şekillenmeye başlar. 

volkan tankut
13 Ağustos 2014

Sen Nasılsan Öyledir Herşey

Sen nasılsan öyledir her şey. Sen cansızsan her şey ölüdür. Sen canlıysan, her şeyden sana ve senden her şeye enerji akar. Öfkeliysen etrafın dikenlerle sarılıdır. Şefkatle dokunduğun her şey sana da aynı şefkatle dokunmaktadır.

volkan tankut
13 Ağustos 2014


8 Ağustos 2014 Cuma

"Neden" Nedir ?

Neden sorusunu sorduğun zamanlara dikkat et. Beklenmedik bir şey olur ve olan seni memnun ederse nedenini düşünmezsin bile. Neden diye sorduğun zamanlar, beklenmedik olanın sende memnuniyetsizlik yarattığı zamanlardır. Neden sorusu senin psikolojinle ilgilidir ve psikolojinin kabullenemediği durumlara verdiği tepkidir. Zihninin, kabullenemediği bir durumu kavranabilecek hale getirebilmek için onu oluşun kesintisiz bütünlüğünden kopararak rasyonalize etme ve açıklama çabasıdır. Örneğin çok sevdiğin bir yakının amansız bir hastalığa yakalanır. Sen "neden o ?" diye sorar durusun kendi kendine. Sonra ölürse eğer, artık bunun nedeninin o hastalık olduğunu biliyorsundur ve bu ölüm için tekrardan bir "neden?" sorusu doğmaz. Nedenini bilmediğin o amansız hastalığı artık kanıksamışsındır ve ondan sonrası açık ve görünür olmuştur senin için, ölümün nedeni o hastalıktır.

Neden; oluşun senin görüş alanın dışında kalan bölümüne verdiğin isimdir. Neden, yalnızca senin zihninde varolan bir kavramdır. Varoluşta ne nedenler ne de sonuçlar vardır, o bölünmez bir bütündür, kesintisiz bir akıştır. Varoluşta herşey kesintisizce birbirinin hem nedeni hem de sonucudur, herşey birdir, tek bir bütünlüktür. Aradan münferit nedenler cımbızlanamaz. Bunu yapmak, yalnızca zihnin kendi kendini kandırmasıdır. Bu açıdan bakıldığında neden ve sonuç kavramı olanı olduğu gibi göremeyen zihninin durumu kavramak için kurguladığı diyalektik bir modeldir. Böyle bir bölünme analiz ve kıyas yöntemiyle işleyen zihinde mevcuttur. Neden diye sormanın nedeni kendini oluştan ayırmak, oluşla bir olup akamamak, oluşa direnmekdir.

Neden ancak psikolojik olarak vardır, neden senin psikolojindir, neden sensin.


Zihin sadece dualite içinde varolabilir. Düalite aşıldığında zihin de ortadan kalkar. Düalitenin dolayısıyla zihnin ötesine geçirecek sezgisel kavrayış uyanmadan önce algı için zihin tek araçtır. Ancak zihnin, olmakta olanı anlama stratejisi olarak icat edip kullandığı sebep-sonuca dayalı bu diyalektik model dahi kendi içinde hatalıdır. Diyalektik olarak bakıldığında hakikat bilinenin tersine işler. Sonuç daima nedenden önce varolur. Ağaç meyveden önce gelse de hakikatte meyve önce gelir. Ağaçtan maksat meyvedir. Niyet önce gelir. Oluşta en son vuku bulan varoluşta önce gelir. 

8 Ağustos 2014
volkan tankut