Bugün kaybetme korkusuna kapıldığımız emanetin, o cumhuriyetin çarkını döndürmeyi biz hiç başarabildik mi ki?
Gerçek ihtiyacın ne? Vatan, bayrak, cumhuriyet ve demokrasi mi yoksa bunların temsil ettiği özgür ve onurlu yaşam mı?
Peki bugün Dünya'da ihtiyacın olan o özgürlüğü ve saygıyı bulmanı sağlayan ne? Yukarıda ilk saydıklarım mı yoksa para mı?
Tabi ki para. Anında Dünya vatandaşı yapar seni yeterli para, her kapıyı açar sana.
Mantık sahibi olan kim itiraz edebillir buna?
Ancak bu konfor için çok fazla para gerekir. Peki alın teri mi bunun yolu yoksa kâr için her yol mübah mı? Kâr etmek ya da olmamak, işte bütün mesele bu değil mi artık bugün? Peki nedir kâr? Az verip çok almak değilse eğer? Haksız kazanç değilse. Dengeyi bozmak değilse. Ötekini eksilterek artmak değilse eğer. Eylem halinde ki aç gözlülük değilse nedir kâr?
Şimdi gelelim üzerinde bağımsızlığın simgesi olan bayrağın dalgalandığı cumhuriyetle yönetilen hür vatan toprağına tekrar. İşte değerini bilmemek onun, veriminden yüz çevirmek, ve gereğinden fazlasına tamah etmek böyle gözünü kâr büyümüş açgözlülere çevirir insanı. Budur vatan toprağının kutsal kabul edilmesinin asıl sebebi. Ona ne yaparsan kendi ruhuna da aynısı olur çünkü. Toprak ananın çocuklarıyız biz. Ruhumuz toprağın ruhudur. Ondan yüz çevirdiğimizde veya yitirdiğimizde onu, ruhumuzu da yitiririz. Ama ruhsuz yaşayamaz kimse. Hayatta kalmak için geriye kalan tek çare yerine yapay bir ruh edinmektir onun. Peki nedir yapay ruh? Para. Boşuna "canlı" demezler ona. Paraya tapar hale geliriz korkunun sebep olduğu kâr hırsı ile. Ve anlatmaya gerek var mı bu kâr hırsının insana neler yaptığını zaman içinde?
Kendi kendinin efendisi olan bir halk ve hür vatan toprağı. Ekmek gibi su gibi sahip çıkarsa halk cumhuriyete ve ekip biçerek yönelirse toprağa doymak ve doyurmak için, o zaman ekmek olur su olur, yaşatan herşey olur o vatan toprağı, kutsiyeti ile tam bir güvence olur o millete.
Ama başka bir şey oldu.
Milletler kendi vatan topraklarının üzerinde, içi boş ama renkli yaşam tarzı masalları ile uyutuldular bir grup ruhunu şeytana satmış para cambazı asalağın yaptığı kurnaz ayarlamalarla. Renkli rüyalar gördük ve pek çok ihtiyaç dışı arzular uyandı içimizde. Bunlara tamah ederek unuttuk bizim sadık yarimizin kara toprak olduğunu ve onun bize verdikleri ile doymayı. Yüz çevirdik topraktan. Bugün hepimiz, farkında olarak ya da olmayarak hayallerimizin peşinde koşarken, global elitler denen bir grup azınlığın lüksünü ve hegamonyasını besleyen bir düzene enerji üreten dev bir çarkı çevirmeye devam ediyoruz. Emeğimiz, kanımız ve canımızla. Onların yeryüzü cenneti, yeryüzünü cehenneme çevirdi bizler için. Tanrılar ticaretleri için kan istediğinde bizler rutinimizin içinde haberlerden öğreniyoruz aramızdan askerlik sırası gelmiş olan talihsiz cenazelerin isimlerini. Bizlerin çoktan yüz çevirdiği vatan toprağının bütünlüğü için yiten canları.
Kanla beslenen vampirler gülerek izliyor yukarıdan ve şöyle mırıldanıyorlardır herhalde çıkarlarını hesaplarken; "Kurduğumuz tuzağa düşüpte tüketim alışkanlıklarınızın esiri olalı beri, daha çok tüketmek için daha çok kazanma derdine düştüğünüzden beri, çoktan kopup unuttuğunuz, özde değil sözde önemsediğiniz bu toprakların kadrini ve verdikleri ile doymayı bilmiyordunuz zaten. Ve siz çoktan takas etmiştiniz özgürlüğünüzü o alıştığınız konforla. Şimdi bu neyin patırtısı?"
Ata'nın, cumhuriyetin, demokrasinin bayrağın ve bunların bize tahsis ettiği hür vatan toprağı ile hürriyetin gerçekte ne demek olduğunu, neden çok kıymetli olduğunu ve ne işe yaradığını iş işten geçmeye yakın anlamaya başladık bizler. Varoldukları halde bunca zaman ne yaratabildik onlardan. Kalkınabildik mi, dört başı mağmur bir mutluluk ülkesi yaratabildik mi? Taş üstüne taş koyabildik mi? Barışın sembolü olabildik mi? Örnek olabildik mi?
Bugün kaybetme korkusuna kapıldığımız emanetin, o cumhuriyetin çarkını döndürmeyi biz hiç başarabildik mi ki?
29 Ekim 2014 / Yeşilköy - İst
volkan tankut
volkan tankut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder