Üç yüz milyonluk Amerikan halkı nedir? Bence
sağmal inekleştirilmiş bir sürü.
Peki birkaç gelişmiş Avrupa ülkesi hariç bugün
Dünya nüfusunun geri kalanı nedir? Yıllar içinde Amerika da dahil dünyanın birkaç
yerinde denenip başarılı olmuş sömürü stratejilerinin, bölgesel olarak
halkların kendine has yapılarına ve çağa uyarlanarak, Dünya’nın geneline uygulanması
ile benzer şekilde sağmal inekleştirilmiş bir sürü.
Peki kim niye ve nasıl yapıyor bu güdümü sürüleştirmeyi ve sağımı? Dünya
kaynaklarının neredeyse tamamını öncelikli olarak kendi istifadelerine tahsis
etmeye niyet etmiş ve zaman içinde elde ettikleri finansal ve lojistik güç ile bunu
başarmış küçük bir azınlık, sahip oldukları bu egemenliği sürdürebilmek için
insanlığın enerjisini, onları türlü stratejilerle aptallaştırıp savunmasız hale
getirerek, sömürüyor.
Bilim insanlarının yaptığı açıklama ve
uyarılar ışığında görünen o ki Dünya’nın insan ırkının yaşamasına el veren
hassas dengesi bu gidişattan çok olumsuz şekilde ve giderek artan bir hızla
etkileniyor. Birçok başka canlı türü bu durumun olumsuz etkilerine çoktan maruz
kaldı ve kalmakta ve hatta yok olanlar ve olmakta olanlar var.
Gidişat değişmezse, ki bu yüksek bir olasılık,
pek yakında dünyanın insanlar için yaşanmaz bir hale gelebileceği öngörülüyor.
Bazı bilim adamları artık zarar verici faaliyetlerimizi durdursak dahi eşiği
aştığımızı ve geri döndürülemez şekilde bu felakete sürükleneceğimizi
savunuyor.
Bu uyarılar kanımca gerçeği yansıtıyor.
Gerçeği yansıtıyor olmasalar, olmayan bir tehlike yüzünden bir yandan elitler
denen bu azınlığın saltanatını sürdürmesine hizmet eden aşırı tüketim
çılgınlığının aksine ve diğer yandan tüketim toplumu olan bizlerin alışkanlıklarının
aksine tedbirler almayı gerektirecek, yani mevcut düzeni değiştirmeyi gerektirecek
bu açıklamaların yapılması kimsenin amacına hizmet etmeyeceği için saçma olurdu.
Düşündüğünüzde, bu tehlike muazzam bir aciliyet arz ediyor dahi olsa, ki
kanımca öyle, mantıklı olanın elitlerin bu uygunsuz gerçeği ortaya çıkaracak tüm
açıklama girişimlerini engellemeye çalışması olurdu. Böyle bir sona
sürüklenirken, kendi emniyetlerine hizmet eden tedbirleri yine kendi
selametleri açısından ortalığı velveleye vermeden sessizlik ve gizlilik içinde
sürdürmeye çalışırlardı herhalde.
Eğer bu uyarılar bizlerin kulaklarına
gelebiliyorsa, bunu elitlerin baskısına rağmen dillendiren bazı vicdan sahibi
bilim adamlarının hayatları pahasına sarf ettikleri cesur çabalarına borçlu
olduğumuzu düşünüyorum ki bu da tehlikenin ne kadar gerçek ve yakın olduğunun
en somut delilidir.
Bu neticeden şu hayati sinyalin de alınması
gerekmektedir. Dünya bir çevresel felakete doğru hızla sürükleniyor. Çok az
vaktimiz kaldı. Dünya’yı idare eden güç, ki bundan kastım hükümetleri perde
arkasından idare eden bu gölge güç, kendi menfaatleri için bu tehlikeyi çok üst
düzey memurları dışında insanlığın geri kalanından saklamaya çalışıyor. Bu da
demektir ki kurtulmak için yapabileceğimiz bir şey olup olmadığını ve varsa
bunları yapmaya başlama kararını halklar olarak acilen bizlerin almaya
başlaması gerekmektedir. Bunu elit merkeze hizmet eden hükümetlerimizden bekleyemeyiz.
Ve tüm bu bilgilerin mümkün olan en hızlı şekilde yayılmasına ihtiyacımız var.
İlaveten bir kişisel tahminimi de birkaç kısa
paragraf halinde burada paylaşmak istiyorum. 1900’lerin ilk çeyreğinden
itibaren ABD ve SSCB gibi devlerin devlet bütçelerinden gittikçe artan muazzam
fonlar ayırdığı bilim ve uzay araştırmalarının dahi belki başından belki de
belli bir noktadan sonra tümüyle elitlerin amaçlarına hizmet etmekte olduğunu
düşünüyorum. Bu araştırmaların amacının, olası bir felaket durumunda hayatta
kalmak için Dünya’nın bu felaketten etkilenmeyebilecek herhangi bir bölümünde
(yeraltı, okyanuslar, atmosfer gibi) yeniden yaşam kurmayı veya etkilendiyse de
kendilerini bu etkilerden koruyacak bir kalkan sistemi altına girmeyi, bunlar
mümkün olmazsa veya uzay daha avantajlı bir opsiyon durumuna geldiyse Dünya’yı
terk etmeyi, Dünya dışında yaşam alanları yaratmayı, ki bunun kapsamına uzay
istasyonları üretmek ve dünyalaştırma denen başka bir gezegenin tamamen veya
kısmen insan yaşamına uygun hale getirilmesi giriyor, mümkün kılmak olduğuna
inanıyorum. Bu olağanüstü hal durumunda kendilerinin türlü ihtiyaçlarını
gidermek için belli bir hiyerarşiye uyarınca hizmetli olarak belli sayıda insanı
da yanlarına almayı planlıyorlardır tabi.
ABD SSCB soğuk savaşının dahi iki ülke halkı üzerinde
korku yaratıp karşılıklı bir tedbir olarak onları askeri ve uzay bütçelerinin
artırılmasına ikna etmek için üretilmiş bir senaryoya uygun olarak perdelenmiş tiyatro
olduğuna inanıyorum. Böylece muazzam bütçeler gerektiren bu araştırmalar
elitlerin cebinden değil halkın vergilerinden karşılanabilecekti. Böylece elitlerin
finansal gücünde hiçbir azalma olmayacak ve lokomotifi borçlandırma olan
yöntemleri ile Dünya’nın kontrolünü ellerinde tutmaya devam edebileceklerdi.
Diğerlerinin olduğu gibi Beyaz Saray, ordu, FED, FBI, CIA, NASA gibi en kritik
sözde devlet kurumlarının başlarına da kendi adamlarını yerleştirmeyi çoktan
başarmış oldukları için, toplanan vergilerle halkı uyandırmadan amaçlarına
yönelik istedikleri düzenlemeleri yapabileceklerdi.
Bu küçük azınlık kendi yeryüzü cennetlerini
yaratabilmek amacıyla insanlığın büyük çoğunluğu için yeryüzünü bir cehenneme
çevirmekten çekinmemişlerdi. Böylesi bir bencillik tabi ki sonuna kadar sömürdükten
sonra kaynak ve çevresel koşullar için insan hayatına uygunluğunu yitiren
Dünya’dan kaçış planını da yapmış olmalı ve zaman içinde kullanıma hazır hale
getirmeliydi. Kanımca bugün olmakta olan ana hatları ile budur.
21 Ekim 2014
volkan tankut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder