21 Ekim 2014 Salı

Tükenen Dünya, Elit Azınlık ve Kaçış Planları Üzerine Tahminler

Üç yüz milyonluk Amerikan halkı nedir? Bence sağmal inekleştirilmiş bir sürü.

Peki birkaç gelişmiş Avrupa ülkesi hariç bugün Dünya nüfusunun geri kalanı nedir? Yıllar içinde Amerika da dahil dünyanın birkaç yerinde denenip başarılı olmuş sömürü stratejilerinin, bölgesel olarak halkların kendine has yapılarına ve çağa uyarlanarak, Dünya’nın geneline uygulanması ile benzer şekilde sağmal inekleştirilmiş bir sürü.

Peki kim niye ve nasıl yapıyor bu güdümü sürüleştirmeyi ve sağımı? Dünya kaynaklarının neredeyse tamamını öncelikli olarak kendi istifadelerine tahsis etmeye niyet etmiş ve zaman içinde elde ettikleri finansal ve lojistik güç ile bunu başarmış küçük bir azınlık, sahip oldukları bu egemenliği sürdürebilmek için insanlığın enerjisini, onları türlü stratejilerle aptallaştırıp savunmasız hale getirerek, sömürüyor.

Bilim insanlarının yaptığı açıklama ve uyarılar ışığında görünen o ki Dünya’nın insan ırkının yaşamasına el veren hassas dengesi bu gidişattan çok olumsuz şekilde ve giderek artan bir hızla etkileniyor. Birçok başka canlı türü bu durumun olumsuz etkilerine çoktan maruz kaldı ve kalmakta ve hatta yok olanlar ve olmakta olanlar var.

Gidişat değişmezse, ki bu yüksek bir olasılık, pek yakında dünyanın insanlar için yaşanmaz bir hale gelebileceği öngörülüyor. Bazı bilim adamları artık zarar verici faaliyetlerimizi durdursak dahi eşiği aştığımızı ve geri döndürülemez şekilde bu felakete sürükleneceğimizi savunuyor.

Bu uyarılar kanımca gerçeği yansıtıyor. Gerçeği yansıtıyor olmasalar, olmayan bir tehlike yüzünden bir yandan elitler denen bu azınlığın saltanatını sürdürmesine hizmet eden aşırı tüketim çılgınlığının aksine ve diğer yandan tüketim toplumu olan bizlerin alışkanlıklarının aksine tedbirler almayı gerektirecek, yani mevcut düzeni değiştirmeyi gerektirecek bu açıklamaların yapılması kimsenin amacına hizmet etmeyeceği için saçma olurdu. Düşündüğünüzde, bu tehlike muazzam bir aciliyet arz ediyor dahi olsa, ki kanımca öyle, mantıklı olanın elitlerin bu uygunsuz gerçeği ortaya çıkaracak tüm açıklama girişimlerini engellemeye çalışması olurdu. Böyle bir sona sürüklenirken, kendi emniyetlerine hizmet eden tedbirleri yine kendi selametleri açısından ortalığı velveleye vermeden sessizlik ve gizlilik içinde sürdürmeye çalışırlardı herhalde.

Eğer bu uyarılar bizlerin kulaklarına gelebiliyorsa, bunu elitlerin baskısına rağmen dillendiren bazı vicdan sahibi bilim adamlarının hayatları pahasına sarf ettikleri cesur çabalarına borçlu olduğumuzu düşünüyorum ki bu da tehlikenin ne kadar gerçek ve yakın olduğunun en somut delilidir.

Bu neticeden şu hayati sinyalin de alınması gerekmektedir. Dünya bir çevresel felakete doğru hızla sürükleniyor. Çok az vaktimiz kaldı. Dünya’yı idare eden güç, ki bundan kastım hükümetleri perde arkasından idare eden bu gölge güç, kendi menfaatleri için bu tehlikeyi çok üst düzey memurları dışında insanlığın geri kalanından saklamaya çalışıyor. Bu da demektir ki kurtulmak için yapabileceğimiz bir şey olup olmadığını ve varsa bunları yapmaya başlama kararını halklar olarak acilen bizlerin almaya başlaması gerekmektedir. Bunu elit merkeze hizmet eden hükümetlerimizden bekleyemeyiz. Ve tüm bu bilgilerin mümkün olan en hızlı şekilde yayılmasına ihtiyacımız var.

İlaveten bir kişisel tahminimi de birkaç kısa paragraf halinde burada paylaşmak istiyorum. 1900’lerin ilk çeyreğinden itibaren ABD ve SSCB gibi devlerin devlet bütçelerinden gittikçe artan muazzam fonlar ayırdığı bilim ve uzay araştırmalarının dahi belki başından belki de belli bir noktadan sonra tümüyle elitlerin amaçlarına hizmet etmekte olduğunu düşünüyorum. Bu araştırmaların amacının, olası bir felaket durumunda hayatta kalmak için Dünya’nın bu felaketten etkilenmeyebilecek herhangi bir bölümünde (yeraltı, okyanuslar, atmosfer gibi) yeniden yaşam kurmayı veya etkilendiyse de kendilerini bu etkilerden koruyacak bir kalkan sistemi altına girmeyi, bunlar mümkün olmazsa veya uzay daha avantajlı bir opsiyon durumuna geldiyse Dünya’yı terk etmeyi, Dünya dışında yaşam alanları yaratmayı, ki bunun kapsamına uzay istasyonları üretmek ve dünyalaştırma denen başka bir gezegenin tamamen veya kısmen insan yaşamına uygun hale getirilmesi giriyor, mümkün kılmak olduğuna inanıyorum. Bu olağanüstü hal durumunda kendilerinin türlü ihtiyaçlarını gidermek için belli bir hiyerarşiye uyarınca hizmetli olarak belli sayıda insanı da yanlarına almayı planlıyorlardır tabi.

ABD SSCB soğuk savaşının dahi iki ülke halkı üzerinde korku yaratıp karşılıklı bir tedbir olarak onları askeri ve uzay bütçelerinin artırılmasına ikna etmek için üretilmiş bir senaryoya uygun olarak perdelenmiş tiyatro olduğuna inanıyorum. Böylece muazzam bütçeler gerektiren bu araştırmalar elitlerin cebinden değil halkın vergilerinden karşılanabilecekti. Böylece elitlerin finansal gücünde hiçbir azalma olmayacak ve lokomotifi borçlandırma olan yöntemleri ile Dünya’nın kontrolünü ellerinde tutmaya devam edebileceklerdi. Diğerlerinin olduğu gibi Beyaz Saray, ordu, FED, FBI, CIA, NASA gibi en kritik sözde devlet kurumlarının başlarına da kendi adamlarını yerleştirmeyi çoktan başarmış oldukları için, toplanan vergilerle halkı uyandırmadan amaçlarına yönelik istedikleri düzenlemeleri yapabileceklerdi.


Bu küçük azınlık kendi yeryüzü cennetlerini yaratabilmek amacıyla insanlığın büyük çoğunluğu için yeryüzünü bir cehenneme çevirmekten çekinmemişlerdi. Böylesi bir bencillik tabi ki sonuna kadar sömürdükten sonra kaynak ve çevresel koşullar için insan hayatına uygunluğunu yitiren Dünya’dan kaçış planını da yapmış olmalı ve zaman içinde kullanıma hazır hale getirmeliydi. Kanımca bugün olmakta olan ana hatları ile budur.

21 Ekim 2014
volkan tankut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder