Varoluş sonsuz bir bütünlüktür. Her şey birbirine bağlıdır. Varoluşa daha derinlemesine bakıldığında her şey kelimesi dahi anlamsızlaşır. Her şey derken ortada birbirinden ayrı birçok şeyin olduğunu varsayarak bunların tamamını kastediyoruzdur çünkü. Halbuki tek bir şey vardır ortada. Ve hatta o tek şey ve bulunduğu yer ve zaman ve bunun farkında olan dahi birbirinden ayrı şeyler değildir, hepsi bir bütün olarak var olmaktadır. Varoluş bir bütünlük, sonsuz bir devinimdir. Ne zaman ki insan, varoluşun bütünlüğünden kopmasına sebep olan benlik fikrine kapılır, işte o zaman sonsuz yaşamı kaybederek ölüme mahkum eder kendini.
Yaşam ağacının meyvesi; varoluşun bütünsel sonsuz akışına tabi olma durumunu yani sonsuz yaşamı sembolize ederken, bilgi ağacının meyvesini yemek ise benlik yanılgısına düşerek bütünden kopuşu, akış iken, süre giden bir fiil iken, kendini sınırları olan bir nesneye indirgeyerek maddenin yasalarına hapsedip ölümlü hale sokmayı simgeler.
Kökü, gövdesi, dalları ve yaprakları ile bir ağacı düşünün. Bu ağacın üzerindeki yapraklar tıpkı gövde gibi dallar gibi ağacın bir bölümü, onun bir organı değil midir? Hal böyleyken bir yaprağın benlik duygusuna kapılarak kendisinin ağacın bir uzantısı olduğunu unuttuğunu varsayın. Bu durumda ne olacaktır? Yaprak, varlık sebebi ve kaynağı olan ağacı unuttuğu anda artık müstakil bir varlık olarak algılamaya başlayacaktır kendini. Varoluşun sonsuzluğu içinde köksüz yapayalnız kaybolmuş bir varlık olarak. Ve doğal olarak her şeyi de kendisi gibi ayrı görecektir birbirinden. Etrafa baktığında bir bütünlük olarak değil, birbirinden ayrı kopuk nesneler olarak algılayacaktır her şeyi. Ve baktığında yine fark edecektir zaman içinde her nesnenin çürüyüp yok olduğunu. Ve bir yaprağın da maddeden ibaret olan vücudu kuruyup toprağa düşmeye ve ona karışmaya mahkumdur. Onun için ölüm artık kaçınılmaz olacaktır. Ölüm korkusu ile tanıştıracaktır bu durum onu ve canı için endişe duymaktan kurtulamayacaktır bir daha. Ölümü öldürmenin tek yolu o benlik yanılgısından kurtulabilmesidir artık. Uyansa görecektir gerçeği. Yaprağın derdine düştüğü can kimin canıdır? Ağacın değil mi? Yaprakta kim olmaktadır öyleyse? Bu nasıl bir gaflettir ki ağacı unutmuş ve benlik iddiası içine düşmüştür. Ağaçtan ayrı bir yaşamı olabilir mi bir yaprağın? Ve bu yüzden tüm benlik duygusunun bir yanılgı, bir yanlış fikirden ibaret olduğunu söylüyorum. Yaprağa hayat veren can ağacın canıdır. Ve ağaç da bir nesne değildir. O varoluşun belli bir süre zarfında aldığı bir forma verilmiş bir isimdir yalnızca. Bir vakit toprağa bir tohum düşmüş, sonra filizlenmiş, yeşermiş, fidan olmuş, zamanla büyüyerek bir ağaca dönüşmüştür ve zamanla kuruyarak tekrar toprağa karışacaktır. Sen bu oluşa bir isim verdiğinde, ona ağaç dediğinde, evet o zaman o ağaç bir gün yok olacaktır ancak onu varoluşun bütünlüğünden koparmamış olsaydın baktığında yalnızca varoluşun sonu gelmeyen devinimini, şekilden şekle, halden hale girişini görecektin. Ağaç varoluşun bir eylemidir, o durağan bir nesne değildir, hiçbir şeyin durağan bir nesne olmadığı gibi. Ağacın kökü toprağın içindedir, ona bağlıdır, toprağın bir uzantısıdır. Bu meyanda ağaca hayat veren can da toprağın canıdır. Toprağın canı ise gezegenin canıdır ve gezegende de güneşin uzantısı ve güneş galaksinin ve o da sonsuz uzayın sonsuz hallerinden biridir. Yani yaprak, dal, gövde, kök, toprak, gezegen, güneş, galaksi gibi ayrımlar yalnızca insan zihninde ki hayali ayrımlardır, gerçekte böyle bir ayrım yoktur. Varoluş tek bir bütünlüktür, bir sürekli akıştır. Yaprak benlik iddiasından kurtulduğu anda tekrar varoluşun birliğine katılır. Artık madde olarak algılamaktan kurtulmuştur kendini. Canlılık olan özünün farkına varmış, can olmuştur. Ve yaşam, yani canlılık sonsuzdur. Varoluşun sonsuzca fışkırışının ve deviniminin arkasındaki sonsuz gizemdir.
Öyleyse Bilgi Ağacının Meyvesi'ni yemekle benlik yanılgısına düşen insan bu yanılgıdan kurtulmayı başarabilirse eğer, tekrar düştüğü cennete, sonsuz saadetşne geri dönebilecektir. Benlikten kurtularak birliğe gark olmak Yaşam Ağacının Meyvesi'ni yemektir. Ancak bu çok çetin bir iştir. Çünkü o benlik, türlü inanılmaz yollarla savunur Yaşam Ağacının Meyvesi'ne ulaşan yolu. Benlik kendi sahte varlığını savunmaktadır. Ve en kurnazca numarası; insanı, ölümsüz ama görünmez olan o canlılığın yani ruhun değil de kendisinin gerçek olduğuna ikna etmesidir. "Nerede o ruh?"der, "hadi çıksın ortaya. Ama bak ben buradayım ve eğer varsa burada benden başkası, öyleyse sen göster onu bana" İnsanlığın ekserisi bu oyununa aldanır benliğin. Ruh hakikat olduğu halde, elle tutulur gözle görülür olmazlığı sebebi ile kolayca yok kabul edilir. Halbuki vasıtadır madde mananın kendini ifade etmesine. Birbiri ardına giydiği elbiselerdir bedenler ruhun ifade bulmak için.
Yaşam Ağacı'nın meyvesi saflığı sembolize eder. Egosuzluğu, varoluşun akışına tabi olmayı. Bilgi Ağacının Meyvesi ise bilgi ile kirlenmeyi sembolize eder. Varoluş, halden hale giren sonsuz ve kesintisiz bir eylemdir. Varoluş dalgalanan sonsuz tek bir okyanusudur. Onun belli bir anda ve yerde aldığı bir şekli tanımlayarak ona isim vermek demek, dalgalanmanın belli bir yerde ki bir anlık halini, bir dalgayı, okyanustan ayrı görerek, ona bir nesne mumelesi yapmak demektir. Süre giden eylemin belli bir zaman dilimi içinde aldığı bir şekle isim vererek onu bir nesneye indirgemek demektir. Varoluşun belli bir yer ve zamanda ki o bölümü belli bir süre sonra başka bir şekil alacaktır, ki her an bu değişim olmaktadır zaten, ve senin isim verdiğin o şekil bir süre sonra yok olacaktır. Algında ki çarpıklık yüzünden senin nesne olarak kabul ederek bir bilgi olarak hafızana kaydettiğin o hal yok olacaktır. O bir geçici haldir çünkü. Ve sen bu bütünden kopararak kategorize etme, tanımlayarak isim verme ve böylece ölü bilgiler üretme eylemini kendi üzerinde de uygulamışsındır. Kendinin de bütünden ayrı bir varlık olduğuna inanmışsındır. Ama sende varoluşun belli bir süre zarfında aldığı geçici haller ve şekiller bütünüsün. Varoluşta bir dalgalanmasın ve bu dalga da, bu şekil de gelip geçici olduğu için, "Ben" dediğin şeyde yani o beden-zihin ikilisi de bir süre sonra çürüyüp yok olacak, yapı taşların başka şeylere dönüşecek, başka formlar oluşturan başka dalgaların malzemesi olacak. Bildiğin halinle sen öleceksin. Nerdeyse tüm kadim kültürlerde benzer şekilde yer almış olan bu mitin son semavi dinlerin kutsal kitaplarında yer alan "Bir tek Bilgi Ağacının Meyvesi'nden yeme" uyarısı; "kendini bir beden ve zihin ikilisi olarak tanımlamak sureti ile salt maddeye indirgeyerek ölümlü kılma" uyarısıdır.
28 Ekim 2014
volkan tankut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder