20 Ekim 2014 Pazartesi

Kutsal Kâr ve Yeryüzü Cenneti ve Cehennemi


Arzın talepten, üretimin ihtiyaçtan çok olduğu bir sistem. Her gün artan bir ivmeyle hızlanarak devam eden aşırı arz durumu, bu aşırı fazla üretim yani aşırı artı veya artık değer endüstriyelleşmenin sonucudur. Bu sistem toplumun elitler denen, birikmiş sermayenin gücü ile çalışmak mecburiyetinden azade olmuş oyun kurucu en üst sınıfı olan ve bugün toplam nüfusun yüzde birini oluşturan çok küçük bir azınlığına hizmet etmekte ve onlar tarafından muhafaza edilmeye çalışılmaktadır. Bu sistem yüzünden bugün hem aşırı tüketen hem bu tüketimi finanse edebilmek için aşırı çalışan ve çalıştıkça da bu aşırı tüketimi mümkün kılan aşırı üretimi yapan bireylerden oluşan kısır döngü içinde ki bilinçsiz bir topluma dönüşmüş durumdayız. Sistem bütün iletişim araçlarıyla, bireye, mutlu yaşamın çok ve kaliteli tüketmek olduğunu ve bunun yolunun da daha çok çalışarak daha çok üretmek ve daha çok satmak olduğunu empoze etmektedir. Toplumu oluşturan bireylerin ezici çoğunluğu sürekli tekrar edilen bu mutlu yaşam formülü ile hipnotize olarak tüketebilmeye devam edebilmek için sistemin üretim ve satış çarklarının bir dişlisine dönüşmüş yani zokayı yutmuş durumdadır. Artık değer yani haksız kazanç yani kâr bu çağın kutsalı olmuştur. Tanrı’nın yerini kâr almıştır. Eskiden kutsal değerler için yapılan savaşlar şimdi alenen kâr için yapılmaktadır. Hatta bugün hala kutsallar adına yapıldığı iddia edilen savaşların bile aslında yalnızca kâr amacı ile yapıldığını biliyoruz hepimiz. Bunun da ötesinde maneviyat nerdeyse tamamen yitirilerek değerler topyekûn materyalize olmuştur. Öyle ki eskinin güç savaşlarının tarzı bugüne hizmet etmemektedir. Bugün madde kıymetlidir. İnsanda da artık ruh değil kesinlikle beden kıymetlidir. Çünkü sistem için insan bedensel ve zihinsel iş gücü demektir. Onun için eski savaşlar gövdeleri yok ederken, her yerde sessizce süren yeni kâr savaşı ruhları tüketmektedir. Böylece, sistemin dinamosunu çeviren gövdelerimiz hayatta kalmakta ancak köleliğe isyan eden ruhlarımız ölmektedir. İnsanlar ya köleliğinin farkında olmayan robotlara ya da köleliğine isyan etme cesaretinden yoksun dolap mahkumlarına dönüşmektedir. Öyle ya da böyle hep birlikte elitlerin Dünya Cennetini çalıştıran motorun parçalarıyız. Aralıksız çalışan silindirler, sübaplar, krank mili, dişliler... muazzam derecede ısındığı halde asla istop edilmeyen bir motorun sürtünmeden yanma noktasına gelmiş acı çeken canlı parçalarıyız. Onların yeryüzü cenneti bizim yeryüzü cehennemimizdir. Gezegenimizin onların arzularına göre şekillenen siyasi haritasındaki bölgelere liderlik edenler, daha da ötesi bu liderlik pozisyonları, belli imtiyazlar vermek karşılığında satın aldıkları politikacıları atadıkları üst düzey memuriyetlerdir. Yönettikleri bölgeleri onların istedikleri şekilde sömürmek ve yine oralara onların mülkü olarak bekçilik etmek üzere atanmış imtiyazlı memurlar. Ve elitler atadıkları bu sözde liderlerin alt kadrolarını belirleme ve vazifelendirmeleri sürecinde de yönlendirici ve yardımcı olurlar ki, böylece en büyük siyasi bölgeden en küçüğüne kadar değerli olan her şeyin, toprakların, havanın, denizlerin, tatlı suların, ormanların, madenlerin, pazarların, eğitimin, insanların beden ve akıllarının, akla gelebilecek tüm kaynakların, özetle tüm değerlerin kontrolü ellerinde olsun.

20 Ekim 2014
volkan tankut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder